NELER İZLEDİM #30

10:00 merababenseda 2 Comments



Mis gibi bir pazar var buralarda. Oralarda durum nedir? Tüm gün gezip dolaşıcaksın tahminimce. Eve dönerken bi kaç atıştırmalık al da film izlersin belki. Onu da aşağıdan seçebilirsin :)

     İlk anlatacağım film, son zamanlarda aşırı keyif aldığım dilimize Yetenek Avcısı olarak çevrilen Million Dollar Arm. 2014 yapımı, gözümden kaçmış bir yapım. Başrollerinde Mad Man'den tanıdığımız Jon Hamm, Life of Pi'den sinemaya ciddi bir giriş yapan Suraj Sharma var. Gerçek bir olayı anlatan filmin konusuna gelirsek, JB adında sporcuların menajerliğini yapan yakışıklı bir abimiz var. İşinde ciddi sıkıntılar yaşamakta ve deli paralar kazanan ünlü sporcuları kendisiyle çalışmaya bir türlü ikna edememekte. Düşünür düşünür ve madem ünlüler bizimle çalışmıyor, o zaman biz kendimiz büyük bir sansasyonla sporcu yetiştirip ona menajerlik yaparız der. Bunun için kriket sporunu seçer, keşfedilmemiş bir vaha olarak gördüğü Hindistan'a doğru yola çıkar. Burada aylarını geçirerek, Hintli çocuklar arasından seçimler yapılır. Kriket'in k sinden anlamayan iki çocuğu da yanına alıp ülkesine dönen JB, bakalım sıfırdan iki sporcu yetiştirebilecek mi? Film öyle keyifli, öyle sıkmıyor ki, sporla ilgili hiçbi şeyi beğenmeyen beni benden aldı. Hindistan'daki çekimler, hintli çocukların saflığı, çeviride ona yardım eden Amit'in tatlığı filan olay. Mutlaka bir izleyin. Pişman etmez, keyif verir. Filmin sonunda filme konu olan herkesin fotoğrafları akıyor. Kapatmayın!

SEVDİKLERİM

* JB'ye oyuncu seçinde yardımcı olan yaşlı amcanın sonlarda yaptığı şey beni çok duygulandırdı. Masadan kalktığı sahne!

* JB'nin son sahnelerde hintli sporcuların dualarına katılması tüylerimi diken diken yaptı.

* Amit! Çok tatlı bir karakterdi. Mimikleri efsane :)

IMDb sırası ve puanı : 2840 - 7.1

     Senatör Robert F. Kennedy'nin öldürüldüğü geceye yavaş yavaş yaklaşmak ve o sırada çok yakınlarında başka neler oluyor öğrenmek ister misiniz? Duymuşsunuzdur, başkanlığa çok yaklaşan Kennedy, halka seslendiği bir otelde suikasta kurban gitti. Ambassador Hotel'de gerçekleşen kanlı gecenin sabahından itibaren, konuşmaya kadar geçen sürede, otelde kalan/çalışan insanların hayatlarına dokunuyoruz. Evlenmeye hazırlanan genç bir çift, gecede sahne alacak alkolik şöhret geçkini bir kadın, birbirlerine her baktıklarında tekrar aşık olan adeta ikinci baharlarını yaşayan başka bir çift, otelin mutfağında çalışanlar arasında yaşanan çok öğretici diyaloglar... Ben şu blogu açtım açalı biyografi türündeki filmleri çok sevdiğimi farkettim. Bobby'de onlardan biri oldu. Kennedy'nin görüntülerine de yer verilen film sayesinde güzel şeyler öğrendim. Klasik ama etkileyici.

SEVDİKLERİM

* Shia LaBeouf ! Filmde hangi rolde olduğunu söylemicem ama Sia'nın yarım milyar izlenen Elastic Heart klibinde oynayan ( şuradan tık tık ) delikanlı abimizi bakalım siz bulabilecek misiniz? Ben resmen şok!

IMDb puanı : 7.0


     Fransız romantizmini ince bir komediyle beraber seven kimler? Ben çok seviyorum da. La chance de ma vie de onlardan biri. Julien adlı bir beyefendi, evlilik danışmanlığı yapmaktadır. Çoğu ilişkiyi üzerindeki ölü toprağından kurtarıp canlandıran Julien, terzi kendi söküğünü dikemez misali bir türlü istediği aşkı bulamaz. Ve başına şöyle talihsiz bir şey musallat olmuştur: Sevgili olduğu kızların başına, ilişkileri boyunca gelmeyen kalmaz. Hiçbir işleri yolunda gitmez, ölümlerden dönerler. Tabii bi süre sonra bunun nedeninin Julien olduğunu anlarlar, vururlar tekmeyi. Derken güzeller güzeli Johanna ile tanışırlar. Tasarımcı olan kadın işinde hızlı bir yükselişteyken, olur olmadık şeyler yüzünden hayatın alt üst olur. Ama çok da aşıktır. E şimdi nolucak? Konu çok liseli gibi farkındayım ama öyle değil. Orta yaş romantizmi ve komedisi var karşımızda. Mizah ince, keyifli.

IMDb puanı : 6.1


     Maske ile tanışmamış olan bir genç olduğunu düşünmüyorum. Şu yeşil suratı babaannem bile biliyo olabilir, öyle ünlü. Küçükken çizgi filmleriyle büyüdüm gibi klişe bir laf etmek istemiyorum, ama durum bu. Ablamla gözlerimizi ayırmadan izlerdik. Çizgi film olmasına rağmen aslında bende hafif de bir ürperti yapardı, yalan değil. Sinema filmini de televizyonda verdiklerini hatırlıyorum, Jim Carrey filan aklımda kalmış. Ama baştan sona izlemek 24 yaşıma nasipmiş. Gelelim The Mask'in konusuna. Stanley Ipkiss, yanlışlıkla takıp etkisi altına girdiği maskeyle fırtınalar koparır. Olay akışını tam sıraya koyamıyorum ama yanlış anlaşılmalar, kendini aklamaya çalışmalar, seksi Cameron Diaz ve efsane bir Jim Carrey oyunculuğu mevcut filmde. Ya Jim Carrey'nin oyunculuğu çok çok çok iyiydi ya. Adam insanüstü oynamış. Bu filmi hala izlememiş olduğunuzu düşünmüyorum. İzlemediyseniz, hemen şimdi açın, hemen! Konusunu da anlatmak yerine Maske'yle duygusal bağımı anlatmak istedim. Siz de bahsedin biraz :)

İLGİNÇ BİLGİLER

* Maskenin o devasa büyüklükteki dişleri, aslında sadece Jim Carrey'nin konuşmadığı sahnelerde kullanılmak üzere tasarlanmış. Ama Jim Carrey, adamımsın, karakterine daha iyi oturacağını düşünerek o dişlerle konuşmayı öğrenmiş.

* Maske'nin giydiği muz renkli takım elbise, aslında Jim Carrey'nin annesinin, ilk stand-up gösterisinde giymesi için diktiği takım elbiseymiş. Çok yaratıcı :)

* Jim Carrey, Maske karakterini babasından ilham alarak renklendirmiş.

* Cameron Diaz'ın ilk filmiymiş. Ne şans!

* Maske'nin bi çok sahnesinde Jim Carrey doğaçlama oynamış. Esprileri o anda yaratan Carrey'nin sahneleri çok başarılı bulunduğu için kesilmemiş. Bu doğaçlama oynama olayı Carrey'nin Me, Myself & Irene filminde de vardı. Hatta karşılıklı oynadığı oyuncuların o andaki şaşkınlıkları filan da kesilmemişti :) O da güzel film bu arada. Yazısını şuraya bırakıyorum. Okumak isteyenlere.



     Bende öyle sinema eleştirmenlerinin gözü yok. Filmden keyif alıyor muyum, ona bakarım. O yüzden The Revenant benim en sevdiğim filmler arasına haklı bir şekilde kuruldu. Leo, o heykel sana helal olsun. Ne büyük oynamışsın, bizi ne çok mest ettin izlerken, koçum benim be. Konusunu duymamış olmanız imkansız. Anlatarak sıkamicam pek sevgili okuyucularımı. E daha ne söyleyim, izleyin!

2 yorum: