NELER İZLEDİM #34

10:00 merababenseda 7 Comments


Ruh halimin oldukça gelgitli olduğu bir dönemden herkese merhaba. Gelgitimiz sağolsun 10 saniyelik bir kararla kendimi kuaför koltuğunda bulmama da neden oldu :D Saçlarım kısacık artık. Kadınların depresyona girdikten sonra soluğu kuaförde almalarını artık çok iyi anlıyorum. Aşırı iyi geliyor. Bu dalgalı dönemde o kadar saçma şeyler izledim ki, şok olabilirsiniz :D Buyrun bakalım.

blind 2014
     İskandinav sinemasına sanırım Oslo, 31.August filmiyle adım attım. O soğuk ve mesafeli tavrın oldukça hakim olduğu bir film Blind. Eskil Vogt'un ilk uzun metrajlı filmi. Ingrid, kör bir kadındır. Ancak doğuştan değil, zamanla meydana gelmiş bir körlük. Öyle olunca kendini dış dünyaya karşı oldukça savunmasız hisseden Ingrid, kendisini evine kapatır. Bu karanlık dünyayla başa çıkarken hayal dünyası onu hiç yalnız bırakmaz. Yazdığı kitabın karakterini oluştururken ilk başta hayal dünyasında onları canlandırır. Ancak bir süre sonra bu karakterlerin yaşadığını hisseder. Bir nevi onlara hükmeder. Bu karmaşanın arasında kör bir kadının kocasıyla yaşadıkları, kıyafetinin rengini seçişi hatta yere döktüğü yemeği temizlemesi bile izlerken bir iç muhakeme yapmanıza neden oluyor. Ben olsam ne yapardım? sorusu kafanızda uçuşurken hafif gerilimli bir festival filmi izlemek oldukça keyifliydi. 2014 yapımı ve oldukça ödüllü olan film, İstanbul Uluslararası Film Festivali'nden de ödülle uğurlanmış.

küçük esnaf 2016
   

    2016 yapımı oldukça sıradan bir Türk filmi. Kötü değil. İzletiyor kendisini kerata. Ama sinemada izlemesem de olurmuş. Yine de güzel yazan kalemlerimizin olduğunu bilmek Türk sineması için umut verici. Filme dair en sevdiğim şey beni Sıla'nın Anahtarlar adlı şarkısıyla tanıştırması olabilir :D Filmle ilgili uzun uzadıya konuşmak istemiyorum.
meet the fockers 2004
     Son zamanlarda keyfimi yerine getiren tek film! 2004 yapımı Meet the Fockers, bir devam filmi. İlk film Meet the Parents. Her devam filminin başına gelen en klasik şey bu filmin de başına gelmiş ve amansız bir kıyaslamaya maruz kalmıştır. İlk filmi tam hatırlamıyorum ama bu da çok komikti şimdi niye şey yapıyosunuz ki. Neyse. Nişanlısının ailesiyle tanışan Greg, şimdi onları kendi anne babasıyla tanıştıracaktır. Büyük ve oldukça lüks bir karavanla yola çıkan aileye küçük de bir bebek eşlik etmekte ki kendisi pek efsane bir repliğe de imza atmıştır :D Greg'in annesi Barbra Streisand, babası ise Dustin Hoffman! Birbirinden çok farklı olan iki ailenin bu kaynaşma ziyaretinde yaşadıkları eğlenceli olaylara tanık oluyoruz. İsmi ile zaten hayatın sillesini yiyen Greg Focker bir sille de ailesinden yicek mi bakalım. Eğlenmelik güzel bir film.

aşk olsun 2015
   



     İşte bu yüzden Türk filmlerini anlatasım gelmiyor. Kötü bir film Aşk Olsun. Zamanında baya bir reklamını yapıldığını hatırlıyorum. İzlemenizi önermiyorum. Yemek, ütü vs yaparken açıp göz ucuyla bakabilirsiniz belki.


my fake fiance 2009
     Ben sanırım tv filmlerini sevmeye başladım. Kafa dağıtmalık, sıkmayan filmler sağolsunlar. My Fake Fiance de onlardan biri. İşinde oldukça başarılı ancak evlilik yaşını oldukça geçmiş olan Jennifer yoğun bir mahalle baskısıyla karşı karşıyadır. Taşınma sırasında tüm eşyalarını yüklediği araç çalınınca elinde iki yastıkla baş başa kalır. Kumar borcu olan Vince ile bir düğünde karşılaşıp birbirlerinden nefret ederler. Ama akıllarına bir fikir gelir. Birbirleriyle evlenip gelen düğün hediyelerini kırışmak! Ev eşyalarını Jennifer, takılan paraları da (çeyrek taktıklarını sanmıyorum :D) Vince alacaktır. Bir süre sonra da boşanıp bu bahsi burada kapatacaklardır. Ama işte, gönül. Ayrılmak ne mümkün. Gerçekten kafa dağıtmalık tatlı bir film. Hem Jennifer da küçüklüğümüzün cadı Sabrina'sı. Onun hatrına izlenebilir :D


Aşırı bir dalgalanma halindeyim demiştim size. Şu izlediğim filmlerin başka bir açıklaması olamaz. O yüzden ama sağ taraftaki izlediğim filmlere bakarsanız, gümbür gümbür geldiğimi görebilirsiniz. Vakit ayırıp okuyan herkese çok teşekkürler.

7 yorum:

NELER OKUDUM

10:00 merababenseda 6 Comments


Haziranın ilk gününden herkese merhaba. Yılın yarısı sizin için de çok hızlı geçti mi? Ben hala yılbaşında iş yerinde kardan mahsur kaldığım günün etkisindeyim heralde, yaz fikrine tam ısınamadım :) Neyse efendim, son zamanlarda okuduğum kitaplara göz atmanın sırası geldi de geçiyor. Değerlendirmelerimi, kitabın altında birden beşe kadar yaptığım yıldızlı numaralandırmadan öğrenebilirsiniz !


Peruk Gibi Hüzünlü - Yalçın Tosun
*****


Kahverengi Elbiseli Adam - Agatha Christie
***


Frankenstein - Mary Shelley
*****

Var mıdır aralarında okuduğunuz, okumayı düşündükleriniz. Benimle paylaşırsanız çok aşırı mutlu olabilirim. Başka bir yazıda görüşmek üzere !

6 yorum: