NELER İZLEDİM #38

10:00 merababenseda 0 Comments


İyi bayramlar sevgili okur. Bugün yine çok tatlı filmlerle karşınızdayım. Arka fonda Radio Paradise açık, kafamda yazının kurgusunu oluşturdum, uzatmadan hemen başlamak istiyorum. 9 günlük tatil yapabilen şanslılardansanız, belki izlenecek birkaç film seçersiniz, ne dersiniz? 

     Tabii ki yine baya meşhur bir filmi yıllar sonra izledim ama olsun. 2014 yapımı, aynı adlı romandan uyarlama, heyecan dolu bir filmdi The Maze Runner. Bilmeyen yoktur bence bu filmi ama yine de şöyle bir anlatayım. Thomas, bir gün yukarı doğru hareket eden bir kafesin içinde uyanır. Ama uyandığı yer toplumdan izole gençlerin yaşadığı bir yerdir. Hepsi aynı şekilde oraya bırakılmış ama hiç birisi nedenini bilmemekte. Ve de hepsi sadece ismini hatırlamaktadır. Her ay yeni bir erkek çocuğun katıldığı bu topluluk, kendilerine sıfırdan bir yaşam alanı kurmuş ve iş bölümü yaparak yaşamaya çalışmaktadırlar. Şöyle bir ilginçlik vardır ki; bulundukları yerin etrafında gün doğumunda açılıp akşamları ise kapanan bir labirent bulunmaktadır. Koşucu olarak yetişen çocuklar her gün orada keşfe çıkarak bir kaçış yolu aramaktadırlar. Aralarına yeni katılan Thomas, bu hüküm süren kabullenişe karşı çıkar ve oldukça cesur davranarak koşucu olur. Bakalım bu sefer O, bir kaçış yolu bulup, buraya hapsedilmelerinin nedenini bulabilecek midir?

     Şimdi herkesin çok da ilgisini çekmeyen bir film anlatacağım. 20 Feet From Stardom, 2013 yapımı müzik ağırlıklı bir film. Ama her zaman izlediğimiz gibi ünlü insanlar yok bu sefer müziğin odak noktasında. Tam tersine geri vokallerin hayatlarını anlatan pek keyifli bir seyirlik. Mick Jagger'dan Sting'e, Bruce Springsteen'den Stevie Wonder'a kadar şahane müzik adamlarına geri vokal yapmış billur sesli kadınların bu süreçte yaşadıklarını çok cesurca paylaştığı bir film olmuş. Her biri mükemmel sesleriyle geri vokal olarak keşfedilip, sonrasında bir klişe olarak yola tek başlarına devam ederler. Ancak bazen bazı şeyler istedikleri gibi gitmez. Belki de olmaları gereken yer, sahnenin arka planıdır. Film boyunca harika şarkılar dinleyeceğinize emin olabilirsiniz. Ve o şahane seslere hayran kalacaksınız. Şimdi size Lisa Fisher'ın bir şarkısını bırakıyorum, 3:07 deki çıkışı daha önce hiç bir şarkıcıda görmedim sanırım. Şuradan izleyebilirsiniz . Tabii ki baştan sona da dinlemeyi unutmayın :)

     Yaa şimdi çok ama çok tatlı bir filmle tanıştıracağım sizi. 2014 yapımı İsveç yapımı Force Majeure, ülkemizde Turist ismiyle bizlerle buluştu. Fransız Alplerine tatile giden 4 kişilik çekirdek bir ailenin yaşadıklarına tanık oluyoruz. Oldukça sakin ve güzel ilerler tatilleri. Bir gün teras gibi bir yerde yemek yerken, karşılarından kendilerine doğru gelen bir çığ görürler. Terastaki herkesle birlikte paniğe kapılıp, ne yapacaklarına karar veremezlerken, çığ yaklaşır. İşte tam o sırada ailenin babası, çocuklarını ve eşini arkasında bırakarak bir anlık korkuyla kaçar. Ortalık sakinleştiğinde kocasının kaçtığını fark eden kadın, pek belli etmese de şok olur. Daha sonra tatil boyunca aralarında bitmeyen bir gerilim başlar. Evin reisi; en zor anımızda bizi nasıl bırakıp gider! En sonda da bu çocukların başına gelmeyen kalmadı dedim artık. Ne çektiler bi görseniz :)Mutlaka izlemeniz gereken çok kaliteli ve değişik bir film. Şiddetli tavsiye.

     Adam Sandler'ın gençlik komedilerini sevenleri buraya alabilirim. 1998 yapımı The Wedding Singer, Sandler'ın, başrolü güzeller güzeli Drew Barrymore ile paylaştığı sakin bir romantik komedi. Düğünlerde şarkıcılık yapan Robbie, bir düğünde garsonluk yapan Julie ile tanışır. Birbirlerinden güzel elektrik alırlar ancak arkadaşçadır. Çünkü Robbie yakın zamanda evlenecektir. Ancak düğün günü gelin tarafından terkedilir :( Bu zor zamanlarında kendisine destek olanlardan biri de Julie'dir. Bu süreçte evlenmeye karar veren Julie, büyük bir çıkmazın içine girer. Nişanlısından çok da emin olamaz ve Robie'nin sıcacık kalbinden çok etkilenir. Sonunu tahmin etmek tabii ki çok da zor değil ama keyifli bir pazar filmi olabilir. Robie'nin yıkım zamanlarında söylediği şarkılara ve performansına hayran kalıcaksınız :)

     Benim için yeri her zaman ayrı olacak (kalpler) 2015 yapımı Equals, yazımın son filmi. Gelecekte var olan distopya izliyoruz. Tüm duyguların yasak olduğu, sosyalleşmeden söz edilemeyen, insnaların evinden işine evinden işine gittiği ve her birinin yalnız yaşadığı bir distopya bu. Hatta ve hatta hissizleşmeleri için zorla ilaç almak durumundalar. İlacı almayı gizlice reddeden insanlar, bir grup oluşturup bunu sürekli konuşmaktadırlar. Bu sırada Nia ve Silas, nasıl olduysa birbirlerinin çekimine kapılırlar. Bunca yasağa rağmen aşk gibi oldukça güçlü bir duyguyu hissetmeye başlarlar. Beraber olabilmek ve zorla verilen ilaçları almamak için büyük çaba sarfederler. Destek aldıkları grubun yardımlarıyla kaçmaya karar verirler ancak büyük bir yanlış anlaşılma, çiftimizi bambaşka bir sonuca sürükler. Konu güzeldi aslında, hafif bir Perfect Sense etkisi hissedilebilir, duygular yüzünden. Ancak çok daha başarılı işlenebilirdi sanki. Başroldeki Kristen Stewart, duygusuz bir karakter için seçilebilecek en iyi oyuncuydu sanırım :)

Tekrar iyi bayramlar sevgili okur. Uğrayıp okuyan, yorum bırakan, güvenip önerdiğim filmleri izleyen hepinizi seviyorum. Çok daha güzel filmlerle görüşmek üzere!

0 yorum: