NELER İZLEDİM #57

18:13 merababenseda 3 Comments



Herkese merhaba! Yepyeni 5 filmle beraber geldim. Özledim konuşmayı. Hadi başlayalım.

     Carol filminin afişini gördüğümden beri 'Beni izle!' diye bağırıyodu. Ama ancak sıra geldi. 2015 yapımı, 6 dalda Oscar'a aday olmuş filmimizin başrollerinde benim belki de en sevdiğim kadın aktristlerden biri olan Cate Blanchett ve tatlı mı tatlı Rooney Mara var. Evli ve bir kız çocuğu annesi rolünde Cate Blanchett, filme adını veren karakter rolünde. Ben Rooney Mara'yı Carol sanıyodum yıllardır :) Her neyse, Rooney ise tek başına yaşayan, gereksiz bir erkek arkadaşa sahip Therese rolünde. Therese'in çalıştığı alışveriş merkezinde, Carol'un eldivenlerini unutmasıyla, bir arkadaşlığın! temelleri atılır. Carol, evli filan ama evliliği baya çatırdamış ve uzun zamandır kadınlardan hoşlanıyor! Therese ise henüz benliğini bulamamış, Carol ile kendini keşfediyor. Beraber uzun yolculuklara çıkıyorlar. Aralarında oldukça ince bir çizgi var, çok naif bir aşk aslında. Carol'un boşanma aşamasında oluşu, kocasının tam bir hödük oluşu filan başlarına biraz işler açıyor. Yani filme homofobik yaklaşanları anlamıyorum. Bence öyle rahatsız edici bi sahne yoktu. Tamamiyle harika oyunculukların olduğu gayet güzel bir film. İzleyiniz efendim.

İLGİNÇ BİLGİLER

* Carol ve Therese'in filmin sonlarına doğru bir telefon konuşma sahneleri vardı. Burda meğer gerçekten de her ikisi telefondaymış. Bunu iki oyuncu kendisi istemiş. Daha iyi oynamak için.

* Rooney Mara, 13 yaşından beri Blanchett'e hayranmış. Ne büyük şans ki aynı filmde başrolde oynadı!

* İkinci mektupta Carol, Therese'e 17 Nisanda kendisiyle buluşmasını yazıyor. Meğer 17 Nisan, Rooney Mara'nın doğumgünüymüş. 

     Yine kafamı duvarlara vura vura izlediğim nostaljik bir romantik komedide sıra. 2000 yapımı About Adam'ı ağzım açık izledim :D Böyle bi filmden daha bahsedicem, bekleyin. Şimdi Lucy isimli kızımız Adam isimli bir şerefs... ımm şey bi adamla tanışır. Adı da Adam, vay be... Kız baya aşık olur, Adam da olur gibi gösteriyo kendini. Evlenmeye karar verirler. Bu sırada Lucy'nin, oldukça inek bir kız kardeşi var, Adam bu kıza da sarıyo. Gizli gizli buluşup sevişiyolar filan. Film şöyle ilerliyo, önce Lucy'nin gözünden izliyoruz. Sonra inek kız kardeşinin gözünden, sonra da ne yazık ki büyük ablalarının gözünden. Ay onunla bile yattı adam yaa deliricem. Hayır o madem şerefsiz siz nasıl kardeşsiniz ben onu anlamıyorum. O yüzden vurdum yani kafamı duvarlara :D Anlayacağınız, baya kafa dağıtmalık bir film. Komik de bi yandan, bence izleyebilirsiniz.

     Benim yaşayan film dediğim filmlerden biri Jack. 2014 yapımı 10 yaşındaki Jack ve küçük kardeşi ile annesinin hayatını anlatıyor. Babaları yok. Anneleri çok genç ve oldukça sorumsuz. Jack'i, yatılı bir yaz okuluna gönderir. Klişe olarak tabi burdaki kötü çocuklar Jack'e rahat vermezler. Jack de pek mutlu değildir. Ara tatil gibi bi şey olur, herkesi ailesi gelir alır, bizim Jack de kıyamam bi hevesle hazırlanır. Ama o uyuz anası gelmez. Nasıl üzüldüm size anlatamam. Sonra bi olaylar olur, okuldan kaçar, eve gider. Ama kapıyı açan kimse olmaz. Günlerce bekler. Anahtar da yok. Gider annesinin bi arkadaşını bulur. Kadın da bilmiyo yerini, bi de diğer minik çocuğu da bırakmış bu kadına. Jack kardeşini de alır, anasını aramaya başlar. Güzel filmdi ya. Sanki oynayanlar oyuncu değil de böyle sokaktan birer insan gibi oluyo bu tür filmlerde. Sevdim baya. İzleyin.

     Baştan söylüyorum Youth filmini izleyin. 2015 yapımı Oscar'a aday olmuş bir film daha. Michael Caine ve Harvey Keitel (enerjisine bayılıyorum) ve güzeller güzeli Rachel Weisz (kıskanıyorum) başrollerde. Mick ve Fred, şehrin uzağında oldukça lüks bir otelde inzivaya çekilmişlerdir. Fred'in ara ara yaptığı bir şey bu sanırım, karısının acısını bastırmak için kaçıyor işte adam. Eskiden de ünlü bir orkestra şefiymiş. Kraliçe Elizabeth, kendisinden özel bir konseri yönetmesini istiyor, adamı ikna etmeye çalışıyolar ama asla olmuyor. Mick ise zamanında ünlü bir yönetmenken, ününü kaybetmeye başlamış, gençlerden oluşan bir yazar ekibi kurmuş, otelde film yazmaya çalışıyolar. Bunlar bi yandan da dünürler. Fred'in kızıyla (Rachel Weisz) Mick'in şerro oğlu evliler. Ama adam aldatıyo. Ulan yeter be! Otelde bol diyaloglu, harika oyunculuklu günler izliyoruz. Arada bi yerde Miss Universe filan dahil oluyo olaya. Kıskanç biriyseniz erkek arkadaşınızla izlemeyiniz efendim. Kudurabilirsiniz çünkü, benden söylemesi. 

İLGİNÇ BİLGİLER

* Michael Caine, filmi ilk kez izledikten sonra yönetmen Sorrentino'yu aramış ve çok etkilendiğini söylemiş. Karısıyla filmden sonra bindikleri takside ağlamış :(

     Ben Stiller bir romantik komedide olur da biz gülmez miyiz? 2004 yapımı yine eskilerden bir film. Reuben ve karısı, evlendikten sonra balayına giderler. Orda karısı ile oldukça talihsiz bir şekilde ayrılmak zorunda kalırlar. Bu ayrılık şekli, erkek arkadaşımı balayına gitmekten vazgeçirecek cinstendi :D Her neyse, Reuben karısını orda bırakır ve evine döner. Artık boşanıcaklar. Bu süreçte bir restoranda Polly ile karşılaşırlar. Aslında hayat tarzları birbirinden çok farklıdır ama flört etmeye başlarlar. Bu süreçte tabii başlarına aşırı komik şeyler gelir. Ben gerçekten çok eğlendim. Özellikle dans sahneleri şahane ki, okuduğuma göre Jennifer Aniston'un filmde oynamayı kabul etmesinin en büyük nedeni, Ben Stiller ile salsa yapıcak olmasıymış :) Tam birbirlerine alışıp, sevmeye başladıkları sırada, Polly bir gerçekle yüzleşir. Şöyle ki; Reuben, bir risk analizi uzmanıdır. Bilgisayarında Polly ve karısının kendisine vereceği avantaj/dejavantajlarla ilgili oluşturduğu sistemi görür ve bam! Ayrılırlar. Filmde bir de aşırı beğendiğim rahmetli Philip Seymour Hoffman da var. Baya eğlenceli bir film, benden söylemesi.

Bence çok güzel filmler izlemişim, hepsini içime sine sine anlattım. Bir sonraki beşlikte görüşmek üzere ^^



3 yorum:

  1. Bu listede About Adam ve Jack' i izlememişim sadece.. hemen listeme ekliyor ve internette aratıyorum filmleri. Çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. Muhteşem bir film başarılı

    YanıtlaSil