NELER İZLEDİM #40

10:00 merababenseda 6 Comments


Herkese merhaba. Yağmurlu günlerden sonra güneşi gördüğümüz ama yine de üşüdüğümüz ( yorganlar çıktı mı :D ) bir haftaya başladık. Ben de bu güneşli güzel günde hazır izinliyken sizlere bir beşlik yazmak istedim. Sonrasında da güzel bir ya da iki filmle kendimi ödüllendiricem. Yine çok heyecan verici filmler var yazımızda. Buyrunuz başlayalım.

yargıç
     Acaba sıkılır mıyım diye çekinerek izlemeye başladığım ama beni yerime çivileyen nefis bir filmdi The Judge. Babası bir kasabada yargıç olan Hank'in kendisi de Chicago'da çok başarılı bir avukattır. Karısının kendisini aldattığını öğrendiği sırada, annesinin ölüm haberini alır ve böylece uzun süredir ayrı kaldığı kasabasına geri döner. Babası aktif olarak yargıçlık yapsa da artık yaşlanmıştır ve baba oğul arasında bitmeyen bir gerilim vardır. Bir gün, babalarının arabasında bir gariplik farkederler. Sanki kaza yapmış gibi ezikler vardır. Neyse heralde önemli bi şey değildir derkeeen, polisler kapıya dayanır. Babaları, bir trafik kazası yapmış ve bir adamı öldürmüştür. Acaba yaşlılıktan mı, sarhoş muydu, yoksa bilerek! mi yaptığını çözmeye çalışırlar. Hank, bu davada babasının avukatlığını yapmak ister ama baba karşı çıkar. Salaklıkta master yapmış başka bir avukat tutar ama Hank kendisini tutamaz hep etraflarındadır. Şüpheli bir trafik kazası yani. Sizde bolca acaba diyeceksiniz. Filmi kesinlikle öneriyorum. Robert Downey Jr. ve Robert Duvall gibi oyunculardan böylesine kaliteli bir senaryoyu izlemeyi kaçırmamalısınız. Aile bağları ile ilgili de, arada göz yaşartabilir aklınızda olsun.

Roald Dahl's Esio Trot
        Dustin Hoffman'ı ve gerçek aşkın üzerine kurulu naif filmleri sevenlerin bayılacağı bir film var sırada; Esio Trot. 2015 yapımı bu seyirlik, aslında bir televizyon filmi, vizyonda gösterilmemiş yani. Ben de severim valla tv filmlerini, arada kafa dağıtmalık güzel oluyo, bi de renkleri bana hep daha canlı gelmiştir nedense. Baya gevezelik ettim ya, filme geçiyorum. Bay Hoppy, yaşlı ve yalnız bir adamdır. Bir gün apartmanın asansöründe Bayan Silver ile karşılaşırlar. O da ne, Bay Hoppy deliler gibi aşık olmuştur. Bir türlü duygularını da ifade edemez. Bu sırada Bayan Silver (O da yalnız bir bayan :) ) kendisine arkadaş olsun diye bir kaplumbağa alır. Tek derdi kaplumbağasının yiyip içip kilo almasıdır. Ama bir türlü kilo almayınca, Bay Hoppy Bayan Silver'a büyü gibi bir şey yazar verir. Her gün bunu kaplumbağasına okursa hayvancağız büyücek der :D Sonra kadını mutlu etmek için şehirdeki tüm kaplumbağaları satın alır ve belirli aralıklarla kaplumbağaları değiştirir! Böylece kaplumbağasının kilo aldığını gören Bayan Silver mutlu olacaktır. Yani kısacası, aşkını itiraf etmektense, O'nu kendisine aşık etmeye çalışır. Çok sakin, temiz görüntülü bir film. İzlenesi.

Atesli geceler
     Yönetmenini çok ayrı sevdiğim bir film Boogie Nights. Sanırım Paul Van Anderson ismine aldandım ama şahaneydi gerçekten. Konumuza gelelim; Eddie oldukça genç ve yakışıklı birisidir. Bir gece kulübünün mutfağında çalışırken, ünlü bir porno yönetmeni tarafından keşfedilir. Adam bakar genç, yakışıklı, sağlıklı bir adam bu Eddie. Hemen iş teklif eder. Kendi evinde ağırlar. Performansını görmek için oyuncularından biriyle beraber olmasını filan ister. İşler tabi iyice çığrından çıkıyo ama sinematografik görüntüler tabi. İlk filminde yönetmenin karısıyla beraber oluyo, öyle ilginç ilişkiler. Derken bizim Eddie (yeni adı Dirk Diggler) çok meşhur olur. Çılgın paralar kazanır. Ve istemeden de olsa madde bağımlısı olur. Tabii bu da çöküşünü getirir. Yönetmenin o babacan tavırları değişir ve artık filmlerinde Eddie'ye yer vermez. Kendini yeniden kabul ettirebilme çabalarıyla beraber filmin akışı ilerliyor. Kaliteli bir yapım, mutlaka tavsiye ettiklerimden. Julianne Moore bonus :)

Falling Down
     Çok değişik bir film var sırada. İsmi Falling Down ve başrollerde Michael Douglas ile The Judge'dan sonra tekrar karşıma çıkan Robert Duvall var. 1993 yapımı olan film eski evet ancak görüntüler ekstra eski. Yani böyle sarı bir görüntü hakim. İçiniz biraz boğulabilir ancak konuyu aktarırken atmosfere çok uygun olduğu kesin. Film, sisteme karşı gelen bir adamın, babanın hikayesi. İşinden çıkıp çılgın bir trafiğin içine girer. Ne oluyorsa orda oluyor ve adam arabasını trafikte bırakıp şehre karışıyor. Artık bu sisteme karşı koymalıydı. Dolaşırken kendisinden zorla para almaya çalışan serserilere haddini bildirir. Hamburger yemek için gittiği restoranda istediği ürünün saati bittiği için alamayacağını duyunca silahıyla zor kullanır. Şehirde böyle fırtınalar eserken, emekli olacağı gün bu adamla uğraşmak zorunda kalan Robert Duvall'dan da şahane bir performans izliyoruz. Michael Dougleas'ın saçları beni her ne kadar sinir etse de başarılı bir film olduğu kesin :)

Watchmen
     Eminim çok güzel bir kurgusu vardır, bi şeyler anlatıyodur. Ancak ben filme hiç giremedim, bu sebeple de anlayamadım. Kişiler arası bağlantıları kuramadım, isimleri takip edemedim, yaptıklarını niçin yaptıklarını anlamadım. O sebeple büyük ses getiren Watchmen, benim için bi anlam ifade etmedi. Siz seversiniz ama, çünkü benim okuyucum zeki :)







Umarım yine çok konuşup sizi sıkmamışımdır. Anlatabileceğim en minimal şekilde anlatmaya çalışıyorum. Yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen. Sırada neler olduğunu görmek için yan taraftaki Neler İzledim kısmına göz atmayı unutmayın. Görüşmek üzere!


6 yorum:

  1. Son zamanlarda hiç film izlemediğimi farkettim birini seçip haftasonu izlemek istiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arada bana da oluyor öyle, sonra beni moda sokacak bi film seçip izleyince gerisi geliyor :)

      İyi seyirler :)

      Sil
  2. YA geçen iki saat ne izlesek diye kafa patlattık. Bir hafta önce yayınlasan şahane olurdu :D bir kaç tane kestirdim gözüme :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa deme öyle ya kendimi hissettim şuan , eski postlara baksaydınız keşke. Kafa patlatmayın hiç hemen açın bloğu :D

      Sil
  3. Liste güzel, Watchmen'i hala izliyecem güya :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, beğenmene sevindim. Watchmen benim için tam bir hayal kırıklığıydı :(

      Sil