Düş Kırgınları - Mehmet Eroğlu

12:00 merababenseda 0 Comments


     Mehmet Eroğlu ile ilk buluşmamız. Uzun zamandır merak ettiğim bir yazardı. Kütüphaneden ufak bi araştırma ile iki kitabını buldum ve hemen kaptım. Bulunca tabi çocuk gibi sevinmeler falan. Şuan iyiyim.

     Kahramanımız Kuzey. Orta yaşlarında, hatta belki biraz daha yaşlı. Zaten başına gelenler hep bu yaşı yüzünden ya, neyse. 12 Mart olaylarından sonra ülkeden ülkeye sürülen yıllardan sonra Karaburun'a yerleşen Kuzey, zor günlerde hep birlikte olduğu Sami ile bir otel işletmeye başlarlar. Otel havasını sevdim. Akşam ışıklara,manzaraya karşı masalarda bira yudumlamaları içimi nedensizce hoş etti.

     5 yıl ara farkla Kuzey'in yaşadıklarını okuyoruz. Bazen Kuzey'in, bazen etrafındakilerin ağzından. 5 yıl önce otelde tanıştığı Şafak'la yaşadıklarından sonra, hem kendi içinde hem insanlarla büyük bir boşluğa düşüyor. Boşluğu içki ile dolduran Kuzey, pişmanlıklar ve hayattan vazgeçme isteği ile yaşıyor. Kahvaltı bile yapmak istemeyen bir adam, o derece.

     İlk başlarda Kuzey'in yaşadığı bu derece boşvermişliği hiç sevmedim, ısınımadım. Kafamda oturtamadım o kahvaltıyı bile içkiyle yapma isteğini. Sayfalar ilerledikçe, yaşadıklarına tam anlamıyla hakim olduğumda bir vay anasını dedim. Hele o pişmanlık hissi, beni bitiren nokta oldu. Çünkü en dayanamadığım his bu sanırım: Pişmanlık. Bu yüzden hep anılarda yolculuk yaptı Kuzey. Zaten hangimiz yapmıyor ki? Bana mesela bazen bir koku, bezen önünden geçtiğim bir kafe çok çılgın yolculuklar yaptırıyor. Etkisi de sağolsun uzun sürüyor. Kuzey de hep o anları aradı elinde birasıyla. 

     Aşk mı, sevgi mi? sorularına cevap aradı kadınlarla beraber. Cevabı hep buldu, bunu biliyorum, ama cesareti yoktu. Karşısındaki kızın pişman olmasından korktuğu için kendisi pişman oldu. Merhaba acımasız dünya!

    Eroğlu'na gelecek olursak, anlatımını beğendim. Başta korktum, ağdalı bir anlatım bekledim sanırım. Politikaya da bulaşacak sandım. Korktuğum gibi olmadı. Ama bir nokta var, diyaloglarda cümleleri kimin kurduğunu anlamadığım zamanlar oldu. 'dedim' ya da 'dedi' gibi ipuçlarını aradığım yerler çok oldu. Anlatıma dair tek eleştirim bu. Onun dışında çok tadında, tatlı bir anlatımdı. En sevdiğim de, kelimelere yüklediği farklı anlamlar. Bunu yapan yazarları nedense çok seviyorum.Mesela; keşke. "Keşke! İçine erkeğini, hayatını değiştirme isteğini ve pişmanlığını sıkıştırdığı tek sözcüklü cümle." Mesela; geldim. Her şeyi özetleyen uzun bir cümle demiş kendisine. Sevilmez mi?

     Kitap belki kitaplığınızda uzun zamandır sizinle bakışıyor, belki kütüphanede arada bir göz göze geliyorsunuz. Hadi bi okuyun, seveceğinizi düşünüyorum. Sonra gelin, konuşalım.

     

0 yorum: