NELER İZLEDİM #15

10:00 merababenseda 4 Comments

    
 Neler İzledim beşliğimize hoşgeldiniz. Evde kısa süreliğine anne rolü üstlenmem nedeniyle yazılarım biraz gecikti. Pazartesi de işe başlayacağım düşünülürse, bu hafta bol bol yazı planlamam lazım. Eğer istekleriniz varsa yorum bırakmayı unutmayın. Biz şimdi beş filmimize bakalım nelermiş.

drugstore cowboy filmi
     1989 yapımı, başrollerinde gencecik Matt Dillon, Kelly Lynch, yeni gözdem Heather Graham'ın bulunduğu polisiye-dram türünde yer alan Drugstore Cowboy'la açılışı yapalım. Uyuşturucu bağımlısı 4 genç, market-eczanelerdeki (oralarda öyle) satılan ilaçları çalarak, uyuşturucu niyetiyle kullanırlar. Birgün içlerinden biri aşırı doz nedeniyle ölür. Ellerinde onlarca ilaç ve bir cesetle kala kalan grup, bir yol ayrımına gelir. Empire'ın seçtiği En İyi 50 Bağımsız Film, New York Time'sın Görülmesi Gereken En İyi 1000 Film ve Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film listelerinde kendisine yer bulan film, eleştirmenlerden tam not almış. Hatta başrollerden olan Matt Dillon oynadığı filmlerden en sevdiği filmin Drugstore Cowboy olduğunu açıklamış. Conan O'Brian ' ın da favori filmlerindenmiş. Beni güzel noktalardan yakalayan bir filmdi. Öneriyorum efendim.

Hayallerin Peşinde filmi
     2008'de vizyona girdiğinde Titanik'ten sonra Kate Winslet ve Leonardo DiCaprio'nun tekrar biraraya gelişiyle büyük isim yapan Revolutionary Road'u nihayet izledim. Hiç olmasa afişi sürekli karşıma çıkan film, Richard Yates'in aynı adlı romanından uyarlanmış. Frank ve April adlı çiftimiz, 1950'lerin ortalarında, Amerika'da iki çocuklarıyla yaşamaktadır. Film, o zamanların Amerikan evlilik kurumlarına sıradan bir bakış aslında. Adam, işinde mutsuz, her an pes etmeye hazır; kadın, idealleri daha doğrusu hayalleri için her şeyi yapacak kadar gözü kara. Ama geçim derdi, makam mevki aşkı, çıkar çatışmaları karı kocanın istemeden de olsa hayatı kabullenişlerine neden olur. Kadın ve erkeğin bunalımı bir süre sonra sizi de içine alıyor, ben durduk yere gerildim :D 3 Oscar adaylığı bulunan filmi izlemediyseniz, bu cumartesi gecesi için listeye ekleyin bence.

cennet gibi filmi
     Bu gidişle tüm filmlerini izleyeceğim Mark Ruffalo ve klasik sarışın oyunculardan Reese Witherspoon'un başrolde yer aldığı 2005 yapımı fantastik, romantik komedi türündeki Just Like Heaven tüm klişeliğiyle karşımızda. Genç, başarılı ve işine aşık bir doktor olan Elizabeth, bir akşam arkadaşlarının O'na ayarladığı erkekle buluşmaya giderken trafik kazası yapar ve komaya girer. İki dünya arasında sıkışıp kalan Elizabeth'in ölmesi beklenirken, evi peyzaj mimarı David'e kiralanır. Klasik olarak duvarlardan geçen, David'den başkasına görünemeyen Elizabeth ile aşk-nefret ilişkisi yaşayan David, kadını tekrar dünyaya döndürmeye çalışır. Tek başına izlenince hafif hüzün yaratan, sevgiliyle izlenince tatlı romantik bir filme dönüştüğü söylenen Just Like Heaven, Marc Levy'nin aynı adlı romanından uyarlama. Arada da böyle risksiz, klişe filmlere ihtiyaç duyuyor bünyeler.

sekiz saniye filmi
     Kendini izletmeyi başaran, sosyal medyada adından sıkça söz edilen 8 Saniye. yönetmeni Ömer Faruk Sorak'ın daha önceki Aşk Tesadüfleri Sever filmine sevgimden gittim diyebilirim. Esra, Almanya'da 3 ablası ve yaşlı anne babasıyla yaşayan bir kız. Çocukluğundan beri gördüğü rüyalarla başı dertte. Büyüdükçe ve hayatta/aşkta yaşadıklarının yükü de ağırlaşınca, rüyaların boyu da değişir. Diyor ki; gece uyansan kalksan ve yatağa baktığında hala uyumakta olan kendini görsen sen ne yaparsın? Bu cümle psikolojimi bozdu arkadaşlar. Herhalde kafayı yerdim :D Başrol Esra İnal'ın ilk oyunculuk deneyimi ve bu konuyla ilgili hiçbir deneyimi yok. Hatta dediğine göre sette ilk zamanlar kameralar nerde, nereye bakması gerek hiç bilmiyormuş. Belki de bu yüzden çok doğal oynamış. Filmden nefret etmedim ama bu "bir sabah kalktım ve dedim ki artık hayatım değişmeli" klişeleri beni biraz boğuyor.

vanilla sky filmi
     Kafa Karıştıran Filmler Listesi ' nde yer bulmuş ve benim kafamı ciddi anlamda karıştıran Vanilla Sky ile kapanışı yapalım. Kafam hala karışık olduğu için konuyu nasıl toparlasam bilemiyorum ama bi bakalım. Yakışıklı, zengin ve çapkın (muhteşem üçlü) David (Tom Cruise), evindeki bir partide  tanıştığı Sofia'ya (Penelepe Cruz) fena halde tutulur. Tamam artık hayatımın aşkını buldum kafasındayken, kendisine tutuk olan Julie'nin (Cameron Diaz) "haydi arabaya atla, bi kaçamak yapalım" teklifine ne yazık ki hayır diyemez. Araba fena bir kaza yapar ve David'in yüzü artık tanınmayacak haldedir. Yüzünü eski haline döndüreceğinin vaadini veren doktorlara kendini teslim eden David'in yaşadıkları, sadece bir ilüzyon mu acaba? Kafamı çok karıştıran bu filmden çıkardığım en güzel şey; bir kereden nolur dediğimiz yasak şeyler hayatımızı kabusa dönüştürebilir.Alın size risk!Abre los ojos filminin Amerikan çevrimi olan Vanilla Sky, Cruz'un en beğenilen performanslarından biri.

     Yine daldan dala atladım, sizler için araştırmalar yaptım, elimde ince belli bardağımla izlediğim filmleri tarihe geçirmek istedim. Umarım beğenerek okumuşsunuz. İzlediğiniz ya da izlemeyi düşünmeye karar verdiğiniz filmler varsa yorum bırakın, konuşalım! Yeni filmlerde görüşmek üzere.

4 yorum:

  1. Bir tek just like ı izledim. Onu çok severek izlemiştim :D gerçi seviyorum ben romantik komedi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok risksiz, sevgiliyle izlerken mutlu edip sevgilisizken izleyince bunalıma sokan bir film olma özelliğinde tatlı bi filmdi :)
      Ben de seviyorum ya, arada bikaç doz iyi oluyo :)

      Sil
  2. ay dur drugstore kovboy bayılırıım. william burroughs. matt dillon. oleeeey . heyecanlandım valla. ne güzel filmler izliyon sen yaaa. pretty in pink de hoştu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa di mi, bence o filmi keşfeden çok az, herkes görsün de izlesin :)

      Ay Deep teşekkür ederim, valla elimden geldiğince izliyorum işte, kötüler de var ama olsun :D Hem senin de benden aşağı kalır yanın yok.

      Pretty in pink de güzeldi yaa beğenmene sevindim :)

      Sil