Takip Ettiğim Diziler - 4

20:05 merababenseda 4 Comments

     Balkonun altından üfür üfür esen rüzgar, bacaklarıma örttüğüm battaniyem ve evde son kalan çayla demlediğim çayım yanımda, sizinle konuşmak istedim. Bolca okunan takip ettiğim diziler serisinin dördüncüsüyle devam edelim hadi.


     Dizi arayışım sırasında, kimseden de tavsiye almadan başladığım bir dizi The Big C. Hem o zamanlar daha yeni başlamıştı. Konusu da dram ağırlıklı olunca hiç düşünmeden açmıştım ilk bölümü. Başrolde benim en en sevdiğim kadın aktristlerden Laura Linney var. Bu kadının ağlarken gülmesine, gülerken ağlamasına, kahkaha atışlarına hayranım. Fevkalade bir oyuncu. Dizimize dönersek, konusu şöyle: Baş kahramanımız Cathy, eşi ve erkek çocuğuyla çok güzel bir hayat sürmektedir. Bir de dünyadaki kapitalist sisteme karşı, sokaklarda yatan, çöpten yemek toplayan erkek kardeşi vardır. En sevilen karakterlerden. İşte böyle tatlı bir hayatı olan Cathy bir gün, cilt kanseri olduğunu öğrenir. Bir süre herkesden saklasa da, sonunda kaderine teslim olur.

     Dört sezon süren dizi boyunca Cathy ölmeden ne yapmak istiyorsa onu yapıyor. Yeri geliyor eşini aldatıyor (ups!), yeri geliyor ağda yaptırıp kuş gibi hafiflemek istiyor. Zaman zaman depresif bir hasta rolüne bürünse de, çoğunlukla umut dolu Cathy. Eşiyle inişli çıkışlı bir ilişki sürdürseler de, birbirlerine çoook aşıklar. Oğlu Adam ve Cathy çoğunlukla zıt düşüyorlar. Ama Adam'ın annesiyle arasında harika bir bağ var. Erkek kardeşi çılgın Sean'ın olayları ise bambaşka boyutlarda. Sizi güldüren ama aynı zamanda ağlatabilen bir yapıya sahip. Aslında çok duygusal, naif biri. 

     En en en sevdiğim bölüm, Cathy'nin oğlu Adam'ın gelecekte göremeyeceği doğumgünleri için tek tek özenle hazırladığı hediyelerle biten -sanıyorum ilk sezon finaliydi, bölümdü. Sia'yı kimsenin bilmediği dönemlerde Lullaby adlı şarkısı çalmıştı anne oğul ağlarken. Aman allahım, o gece nasıl ağlamıştım size anlatamam. Muhteşem bir bölümdü. Son sezon 4 bölüm sürüyor ve hepsi birer film tadında, uzun sürelere sahip. Bitmesin diye izlemedim çok direndim ama, bitince bile huzur hissetirdi. Bu diziyi mutlaka ama mutlaka izlemelisiniz. Emin olun, her bölümü size çok şey öğretecek.


     Büyük heyecanla başladığım bir diziydi Revolution. İlk sezonu çok başarılıydı ama ikinci sezon fos çıktı. Sonra da bitti zaten.

     Konusu aslında kullanması çok başarılı bir konuydu. Tüm dünyada elektrik denilen şey yok oluyor. Bu uğurda verilen yaşam savaşları ve elektriğe tekrar ulaşmanın yollarını anlatıyor. Bolca ekşın, o şartlarda ne kadar olursa işte romantizm, entrika, dram içeren bir dizi. Dediğim gibi bence becerebilselerdi konu yoğurmak ve şekil vermek için çok başarılıydı. Ama yapamadılar sağolsunlar. Bu da böylece dizi tarihimde gereksiz diziler bölümünde tarihe gömüldü.

     The Big C'yi not etmeyi unutmayın.
     Öbürünü sallayın, bir cacık olmaz.

     Bugünkü yazımın ana fikirleri bunlar. İzlediyseniz ve siz de fikirlerinizi paylaşmak isterseniz yorum bırakmayı unutmayın. Kendinize de dikkat edin, havalar malum. " Yaz gelsiiiğn " diye de ağlamayın çok rica edicem. Çok şükür 4 mevsim yaşayan bir ülkeyiz, şunun bi tadını çıkarın. Şu kadarcık yağmur öldürmez. Yine de çalışan insanlarız, zor oluyor tabi ama biz ne zorlu günler atlattık. Azcık dişimizi sıkabiliriz bence. 


4 yorum:

  1. the big c nin afiş eğlence vadediyordu ama dramsa bir düşündürdü bak şimdi :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O afiş, kadının ölüme yaklaşırken ne kadar çılgın olabileceğinin bir gösterisi :)
      Eğlence de yok değil, en azından ilk bölümü bir izle :)

      Sil
  2. The Big C 'yi merak ettim şimdi, yerli diziler izlemekten çok hoşlanmıyorum daha doğrusu kaliteli bir iş değilse izlemiyorum ama bu diziyi merak ettim, buna sarıyım bari ;) Bu arada bloğunu yeni keşfettim, takipteyim. Bana da beklerim ;) Sevgiler...

    YanıtlaSil