Monster (Cani) (2003)

12:00 merababenseda 4 Comments

monster filmi

Başrollerinde Charlize Theron ve Christina Ricci yi izlediğimiz, Patty Jenkins yönetmenliğindeki 109 dakikalık biyografi, dram, gerilim türünde, yaşanmış olaylara dayanan, çok iyi bir film konuşacağız bugün. Çaylar hazır mı?

Evet, film bir biyografi. Aileen Wuornos'u anlatıyor. Aileen (Charlize Theron, ki bu olaya birazdan değineceğim)  hayat kadınlığı yapıyor ve dibe vurduğu bir akşam barda Shelby (Christina Ricci) ile tanışıyor. Shelby, kadınlardan hoşlanan, genç bir kız. Aralarında kısa sürede arkadaşlıktan, duygusallığa uzanan bir ilişki başlıyor ve ne oluyorsa o zaman oluyor.

Gelelim yorumlarıma. Shelby'yi hiç sevemedim. Hem Ricci'nin oyunculuğu Theron'un yanında biraz sönüktü, hem de o bencil halleri, "ühü ühüü ben araba sürücektiim :(" diye sızlanmaları bana yetti vallahi. Aileen gibi davranmaya çalışması, onu hayat kadınlığına zorlaması, daha çok para arzusunu gençliğine veriyorum. Ama saç ve özellikle kıyafet anlamında başarılı buldum. Bu arada Shelby, gerçek hayattaki kişinin ismi değil. Film çekildiği sırada kendisi hayatta olduğu için dava etmesin diye adını, hatta çilek kırmızısı olan saçlarını değiştirmişler. Gelelim Aileen'e. Şimdi size bir sır vereceğim. Aramızda kalsın Allah aşkına. Neredeyse film sonuna kadar Charlize Theron'un gelmesini bekledim. Evet, geçmiş olsun bana arkadaşlar.


cani
Aynı şeyi, The Hours izlerken de yaptım. Hep Nicole Kidman'ı bekledim. Sonra bulmuştum gerçi. Charlize Theron bu film için yaklaşık 15 kilo almış, yüzüne özel bir makyajla çiller uygulanmış, takma dişler var ve gözlerine özel bi jel damlatmışlar; daha yorgun baksın diye. Sonra Seda niye tanıyamadı? Bunun yanında oyunculuğu kimileri tarafından abartılı bulunsa da, 2003 yılında Oscar'ı, Altın Küre'yi ve 14 festivalden de ödülleri kapmış. Birçok da adaylığı bulunuyor. Bazı sahnelerde evet biraz aşırıya kaçmış özellikle nefes alış verişleri beni biraz rahatsız etti ama o çaresizlik halini kesinlikle çok iyi yansıtmış. Aslında Aileen, Shelby'e göre çok daha homeseksüeldi. Belki onun için bir kaçıştı bilmiyorum ama, sanki o daha çok sevdi. Son cinayet sahnesi, gerçek hayattaki Aileen'in de son cinayetini işlediği yerde çekilmiş. Charlize'in biraz sinirleri bozulmuş,gerilmiş,yönetmenle sarılmışlar filan diyorlar. Aileen'in gittiği barda da çekimler yapılmış.



cani
Aileen'in işlediği bu cinayetler sanki biraz zorundaymış da yapmış havası taşısa da, ilk cinayet hariç o havaya pek alamadı beni. Yani hep bi neden? dedim. Bazıları bunun için Shelby'yi suçlamış. Kendisini sevmememe rağmen onu suçlu bulmadım. Aileen'in küçüklüğünden kalan erkeklere olan nefreti, belki de intikam duygusuydu neden.

Film IMBD den 7.3, Rotten Tomatoes'tan 82 almış. Yapımcıları arasında Charlize Theron'da bulunuyor.




cani
Lunapark sahnesi, Aileen'in tek başına çarpışan arabaya binmesi. oradaki yüz ifadesi, tuttukları evde duvarda asılı olan geyikli örtü (nostaljik) aklımda yer edenler. Charlize Theron'u hiç o gudubet halde görmek istemiyorum derseniz (merhaba erkekler) izlemeyin. Ama benim gibi diğer umursamazlar, hatta Theron'u o halde görüp içten içe sevinenler (merhaba kızlar) filme mutlaka bir şans verin. Sonra gelin konuşalım.







4 yorum: